Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi
41 dk okuma süresi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Yazan: Stephen D.Shenfield
Çeviren: Furkan Dzapsh

Stalin sonrası dönem (1953—1985)

Stalin sonrası dönemde yüzeysel bir bakışla etnik gruplar arasında uyumun korunduğu görülsede, esasında her seviyede -Parti-Devlet bürokrasisinden, kültür ve eğitim kurumlarına ve gündelik hayatta dahi- Abhaz-Gürcü ilişkilerinde sürekli şekilde devam eden, açıktan yahut gizliden bir gerginlik bulunuyordu. Halka açık toplantılarda konuşmacının hangi dilde konuşmayı seçmesine bağlı olarak seyircilerin sık sık tezahürat veya ıslıklarla tepki vermesi atmosferin belirtilerindendi. Gerginlik, kabaca her 10 yılda bir gerçekleşen Abhaz protestoları ile kendisine açıkça ifade ediyordu. Bu protestolar 1957’de, 1965’te, 1967’de, 1978’de ve etnik gruplar arası şiddetin ilk kez ortaya çıktığı 1989’da yaşandı.

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü – Abhaz Çatışmasının Kökeni ve Evrimi

Gürcü Abhaz savaşı

Gürcü Abhaz savaşı

Çeşitli aralıklılarla meydana gelen halk protestolarında ortaya çıkan memnuniyetsizliğin dışında, resmi bürokratik kanallardan da sayısız itiraz denemeleri yapıldı. Abhaz aydınlarınca Gürcü liderliğine karşı kaleme alınan şikâyetler, partinin baş yönetimine ve Moskova’daki devlet görevlilerine kadar ulaştırılıyordu. Görevliler eğer Abhazların şikâyetleri ile ilgilenirlerse, iddiaların doğruluğunu kontrol etmek amacıyla Abhazya’ya gözlemci gönderebilirler ve bunun sonucunda da Tiflis’teki parti liderlerine Abhazların durumlarının iyileştirilmesi için baskıda bulunabilirlerdi. Eğer görevliler bu sorunlarla ilgilenmezlerse, standart Sovyet bürokratik pratiğini uygular, şikayet dilekçesini şikayet edilen idareye, yani Gürcü liderlerin kendilerine gönderirlerdi. Bu durum yaşandığında, şikayet dilekçesini kaleme alanlar iftira atmakla suçlanıyordu.

Stalin sonrasında, Abhazların durumu Stalin’in son dönemlerindeki kadar kötü olmadı, ancak Sovyet döneminin başlarındaki kadar da iyi olmadı. Abhazlar, acı zulümleri tekrar yaşamadılar ama 1931’e kadarki de jure ve 1936’ya kadar da de-facto özerkliğe sahip olamadılar. Bununla birlikte, bu geniş zaman aralığında kayda değer değişiklikler gerçekleşti. Özellikle 1978 yılı büyük dönüm noktası oldu. Tiflis’teki Gürcü liderliği 1953’ten 1978’e kadar Abhazya üzerinde sıkı denetimi sürdürmüş ve Abhazların çıkarlarına karşı simgesel tavizlerde bulunmuştu. Abhaz dilinde eğitim ve medya konusundaki girişimler küçük boyutlardaydı. Stalin dönemindeki Gürcüleştirme sırasında değiştirilen Abhazca yer isimlerinin özgün haline geri getirilmesi sorunu bile çözümlenmemişti. 1978’den sonra Abhazlar, hem Gürcistan’ın politik ve kültürel elitinin büyük kısmının hem de Abhazya’daki ırkçı Gürcülerin ciddi direnişlerine rağmen tekrar gerçek özerkliği elde etmeye başladılar. Bu dönemde Abhazlar, Abhazca televizyon yayını, Sohum Pedogoji Enstitüsü’nde oluşturulan kendilerine ait Abhaz Devlet Üniversitesi gibi imtiyazlar elde ettiler. Bu dönem ayrıca idarede ve hükümetteki mevkilerin, Abhazların toplam nüfusa göre oranlarının çok ötesinde bir oranda istikrarlı bir şekilde etnik Abhazlarca doldurulmasının Gürcüler arasında “etnokratik rejim” korkusunun yükseldiği bir dönemdir.

İlginizi çekebilir: ABHAZYA VE GÜRCİSTAN’IN HUKUKSAL İLİŞKİLERİ

1978’deki bu değişimi sağlayan şey Abhaz entelejansiyasının bir kısmının önderlik ettiği, Stalin sonrası yapılan üçüncü protesto dalgasıydı. İlk iki protesto dalgasının (1957 ve 1965-1967’teki) etkisi minimal düzeydeydi. Ancak Gürcistan parti başkanı Eduard Şevardnadze, 1978’deki protesto gösterilerine karşı Abhazya’da milliyetler politikasının uygulanması gerektiğini açıkça beyan etti. Şevardnadze, protestoculara Abhazya’nın, Gürcistan sovyetinden Rusya Federatif sovyetine transfer edilmesi haricindeki taleplerinin yerine getirileceği sözünü verdi. Şevardnadze verdiği sözlerin tamamını tuttu. Ancak daha sonra Abhazya’daki etnik Gürcülerin “Abhazlaştırma”ya karşı gerçekleştirdiği protestolar onun geri adım atmasına neden oldu. 1978 yılında Tiflis’te Gürcü milliyetçilerinin Moskova’nın Gürcü dilinin anayasal statüsünün düşürülmesine dönük kararını protesto ettiği ayrıca not edilmelidir. Şevardnadze, bu protesto karşısında da uzlaştırıcı bir tavır takınmış ve merkezi hükümeti taviz vermeye ikna etmiştir.

Abhazların sorunları yalnızca mağduriyetlerle değil aynı zamanda etnik tarih alanındaki akademik anlaşmazlıkla da ortaya çıkmıştır. Gürcü tarihçilerin Abhazların, Megreller veya Svanlar gibi Gürcülerin bir kolu olduğuna dair iddiaları ya da tam tersine Abhazların Kafkas Sıradağlarının kuzeyinden gelen, Gürcü topraklarında misafir olduklarını ima eden makalelerin Gürcü basınında yer alması, Abhazları sinirlendiriyordu (Bazı Gürcü tarihçileri aynı bakışı Osetler için de ele almaktadır. Osetlerin farkı ise Osetlerin gerçekten de Kuzey yamaçlarından Gürcistan’a göç etmiş olmalarıdır). 1979 ‘da, Şevardnadze’nin girişimi ile, Gürcü ve Abhaz tarihçileri arasında ortak araştırmaları ve ortak tarihsel anlatı geliştirmeyi teşvik etmek amacıyla Borjomi’de bir dizi toplantı organize edildi. Bu toplantılar neticesinde Gürcü-Abhaz ilişkilerine dair pek çok çalışma yayımlansa da, katılımcılar belirtilen amaca ulaşamadılar. Süreç Şevardnadze’nin kişisel desteğine bağımlı kaldı ve Gorbaçev’in onu dışişleri bakanı olması için 1985’te Moskova’ya çağırması ile toplantılara son verildi. Lezheva, Sovyet sonrası dönemde Şevardnadze’nin Gürcistan’da kalmasına izin verilseydi, Abhaz-Gürcü çatışmasının tırmanmasını engelleyebileceğine inanıyordu. (Lezhava 1997, s. 217).

1978 sonrası Abhazya’daki etnik güçteki değişim Gürcülerin tepkisine neden oldu. 338 kişilik “Gürcü nüfusunun temsilcileri”, Abhazya’daki bütün nomenklatura(1) mevkilerinin üçte ikisini -çoğunluğu rüşvet yiyen- “anti-Gürcü politikanın” Abhazların Abhazyayı işgal etmesine neden olduğunu iddia eden bir dilekçeyi 1980 yılında Şevardnadze ve Brejnev’e göndermesi için ikna etti. Bazı yerlerde etnik Gürcülerce yapılan protesto gösterileri göreve yeni gelen Abhaz görevlilerinin, Gürcüler tarafından görevden alınmasına neden oldu. Aynı zamanda etnik motivasyonla fiziksel saldırı vakaları da görülüyordu, ancak bu tip davalar kamuya açık bir şekilde politik olmayan vakalar olarak görülmekteydi(Lezhava 1997, s. 220-25).


(1): Nomenklatura, Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde bürokraside çeşitli kilit idari görevleri ellerinde tutan elitlerdi. Bu kişilerin çoğu komünist parti üyesiydiler.

BÖLÜM II

SAVAŞ KARARI

Şevardnadze ve Gürcistan Devlet Konseyi’ndeki meslektaşları, niçin 14 Ağustos 1992’de Abhazya’ya askeri güç gönderilmesi kararını verdiler? İlk olarak operasyonun olası hedefini, ondan sonra niçin bu tarihte başladığını ve son olarak diplomatik yollarla bunun önlenip önlenemeyeceğini açıklayacağım.

Gürcistan’ın savaş hedefleri

Gürcistan’ın savaş hedeflerinin Gürcü tarafınca ortaya atılan iki versiyonuna göre, işgalin istenilen amacı sonradan gerçekleşen olayların ışığında aslında görüldüğünden daha kısıtlıydı. Şevardnadze tarafından Gürcü parlamentosuna sunulan bir rapora göre, operasyonunun amacı “Rusya, Gürcistan ve Ermenistan(Abhazya üzerinden giden) arasındaki tren yolunun, anayolların ve stratejik önemdeki maddelerin güvenliğini sağlamaktı.” (Zhorzholiani 1993, s. 38-9). Savaş için bir gerekçe olduğu göstergesi olarak yapılan bu açıklama tam olarak makul değildi; öncelikle, silahlı tren soyguncuları Abhazya topraklarında değil Batı Gürcistan’da ortaya çıkmışlardı ve ikincisi, Sohum’daki yetkililerle iletişim hatları boyunca güvenliği arttırmak amacıyla hiçbir iş birliği girişiminde bulunulmamıştı.

İkinci versiyon gayri resmi olarak dolaşıma sokuldu ve savaşın faturasını Devlet Konseyi’ndeki diğer üyelere keserek Şevardnadze’yi aklamak için tasarlanmış gibi görünüyor. İkinci versiyonda Şevardnadze’nin, Batı Gürcistan’daki Zviadista(Gamsahurdiya yanlıları) isyancıları tarafından kaçırılan ve Güney Abhazya’daki Gal bölgesinde bir yerde esir tutulan Gürcü devlet görevlilerini kurtarmayı amaçlayan sınırlı bir operasyonla durumu idare etmek niyetinde olduğu iddia ediliyordu. Söylentilere göre Şevardnadze, Ardzinba’ya operasyon hakkında uyarmak için telefon açmış ve operasyonun amaçlarının sınırlı olduğu konusunda güvence vermişti; Ardzinba böyle bir telefon görüşmesinin gerçekleşmediğini söyledi, rehinelerin gerçekten Abhazya’da tutuldukları da kesin değildi. “Rehineleri kurtarma operasyonunu” komuta eden Gürcistan Savunma Bakanı Tengiz Kitovani, Şevardnadze’nin açık talimatlarını dikkate almadı ve Abhaz rejimini bastırmak için doğrudan Sohum’a ilerledi, böylece kendisini milliyetçi bir zaferle koruyacaktı. Şevardnadze’nin Tiflis’teki pozisyonunu pekiştirmek için yeterli zamanı yoktu ve bu yüzden asi komutanları üzerinde etkili bir kontrol kurmaktan acizdi.

Operasyon için harekete geçirilen askeri gücün agresif karakteri, doğrudan doğruya her iki versiyonun da yalan olduğunu ortaya çıkarıyor. 14 Ağustos’un şafağında İngur Nehri’nden Abhazya’ya giren tanklar, zırhlı araçlar ve topçu birlikleri rehineleri bulmak ve kurtarmak için veya bağlantı hattını korumak için gereken türde bir güç değildi. Dahası Sohum’a sahil boyunca saldırmak, çift yönlü bir operasyonun yalnızca bir yönüydü. Abhazya’nın kuzeyinde Gagra yakınlarına eşzamanlı olarak yapılan bir diğer çıkarma, bu çıkarmaların tren soyguncuları veya Zviadistalara yönelik olmadığına da açıkça gösteriyordu.

Bu girişimleri, hazırlıksız yakalanan Abhazlar etkili bir direniş örgütlemeden önce Abhazya’nın tamamında veya büyük bir kısmında Gürcü kontrolünü elde etmek için yapılan biltzkrieg(yıldırım harbi)(2) girişimi olarak kabul etmek daha mantıklıdır. Gagra’da sadece bir kilometre genişliğinde deniz ile dağ arasındaki koridoru kuzeye çıkan Gürcü kuvvetleri kapatacaktı, böylece levazım lojistiği ve takviye kuvvetler Abhazlara Rusya üzerinden ulaşamayacaktı ve sonrasında da kuzeydeki birlikler Sohum’a güneyden yaklaşan birliklere katılmak için güneye hareket edeceklerdi. Gürcülerin, takviye birliklerin Abhazya’ya sadece kıyı şeridinden gireceği varsayımı hatalıydı: Kuzey Kafkasya’dan gelen gönüllüler yüksek dağ geçitlerini aştılar.

İlginizi Çekebilir: ABHAZYA SAVAŞINDA GÖNÜLLÜLER HAREKETİ

Şevardnadze, Sohum’u savaşın yıkımından korumayı umut ediyordu. Şevardnadze’nin talimatları, Gürcü kuvvetlerinin şehre güneyden ve kuzeyden aynı anda ulaşacağı varsayımına dayalıydı, kuvvetler şehrin eteklerinde duracak ve şehri bombalamadan Sohum’u kuşatma altına alacaktı. Kabul edilebilir bir anlaşma kuvvetli bir pozisyon alındığında müzakere edilecekti. Kitovani, Güneyden gelen kuvvetleri Sohum’a sokarak talimatlara karşı hareket ediyordu ancak bu davranışında askeri bir mantık vardı. Abhaz direnişi beklenmedik bir şekilde, kuzeyden gelen kuvvetleri durdurdu, dolayısıyla Sohum’un kuşatılması ile tamamlanacak orijinal planı uygulamak artık mümkün değildi.


(2): Blitzkrieg ya da yıldırım harbi, II. Dünya Savaşı sırasında Almanların temel savaş doktrinidir. Doktrinin amacı hızlı ve ani saldırılarla, düşmanın düzenli bir savunma kurmasını engelleyip sonra da hızlı bir şekilde yok etmektir.

Niçin Ağustos 1992?

Gürcü askeri müdahalesinin “anayasalar savaşı” kapsamında özellikle de 1925 Abhaz anayasasına dönülmesine bir tepki olarak yapıldığına dair yaygın bir kanı vardır. Yine de, bu anayasanın neden Gürcü milliyetçilerine göre Abhazya parlamentosu tarafından iki yıl önce(25 Ağustos 1990’da) kabul edilen Devlet Egemenliği Deklarasyonu’ndan daha sakıncalı görüldüğünü anlamak zordur. Her iki belge de Abhazya’nın Gürcistan ile birleşmesini reddediyordu.

Şahsi görüşüme göre, çok daha önemli bir faktör Sohum’daki Abhaz yetkililerin Abhaz topraklarındaki vaktiyle Sovyet “iktidar yapısında” kontrolü ele geçirmesiydi. Bağımsız bir Abhaz askeri gücünün hızlıca kurulması Gürcü liderliğinin gecikme olmaksızın yeni doğan devlete karşı harekete geçmesini sağladı.

Buna rağmen, savaşın başladığı döneme kadar olan süreçte Abhazya’daki gerilim seviyesinde gözle görülür bir tırmanma yaşanmadı. Gürcü kuvvetlerinin işgal ihtimaline karşı hiçbir özel hazırlık yapılmadı ve Sohum’un güneydoğusuna sadece birkaç kilometre uzaklıkta ilk defa direnişle karşılaşan Kitovani’nin birliği anayol boyunca engellenmeden devam edebildi. İşgal gününde, Abhazya Yüksek Sovyeti Abhazya ve Gürcistan arasında bir birlik anlaşmasını tartışmak için bir araya gelmeyi planlamıştı. Bu yüzden açıktır ki, Abhaz liderliği yakın bir tarihte Gürcistan’dan yakın vadede gelecek bir askeri tehdit beklemiyorlardı. “Anayasa savaşlarını” bir savaşın başlangıcı olarak değil, pazarlık masası oluşturmanın bir yolu olarak gördüklerini tahmin edebiliriz. Şevardnadze’nin Gürcistan parti sekreterliği görevinde iken Abhazya’ya karşı benimsediği uzlaştırıcı tavrından dolayı yanılmış olabilirler.

Şevardnadze Gamsahurdiya’yı deviren cuntanın daveti üzerine sadece beş ay önce Mart 1992’de Gürcistan’a geri döndü. Şevardnadze’nin asker arkadaşlarından, özellikle Kitovani ve Ioseliani’den Abhazya’ya askeri operasyon için girişim isteği gelmiş olabilir ve Şevardnadze kendisini onların isteklerine karşı çıkmak için yeterli güçteki bir pozisyonda hissetmiyor olabilir. Bu dikkate alınmaksızın Şevardnadze’nin işgali veto edebileceğini söylemek güçtür. Gürcü kuvvetlerinin Sohum’a girmemelerine dönük talimatları, onun ciddi kaygılara sahip olduğunu düşündürüyor. Dahası sonradan, güçlü bir pozisyon elde edince Abhazya’nın ikinci kez işgal edilmesi için yapılan baskıya karşı direndi. Bu sefer, geçmiş birikimlerinin tecrübelerinden elbette yararlandı.

Diğer taraftan, Şevardnadze meslektaşlarınca ikna edilmeye muhtemelen pek isteksiz değildi. Abhazya operasyonu, komşu Megrelya’daki Zviadistlere karşı yürütülen savaşın doğrudan sonucu olmamasına rağmen yeni rejim altında mantıken Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün restore edilmesinin bir sonraki aşaması olarak görülebilir. Muhtemelen –ve burada Abhazların ufak ve geri kalmış bir toplum olduğu yönündeki küçümseyici Gürcü bakışı kuşkusuz rol oynamıştır- Gürcü liderlerinin hiç birisi bu savaşın bu kadar maliyetli, uzun ve bilhassa zor olacak bir operasyon olacağını beklememişlerdi. Şevardnadze, Sohum’daki Abhaz rejime karşı kısa ve başarılı bir savaşı kişisel otoritesini sağlamlaştırıcı bir araç olarak bile görmüş olabilir.

Abhazya’nın işgali için bir diğer motivasyon Gürcülerin ortak bir düşman karşısında birleşmesi ile iç siyasi durumun stabil duruma getirilmek istenmesi olabilir. Şahsi olarak, Şevardnadze Abhazlara karşı olan operasyonu Megrelya’daki Zviadista isyanını sonlandırmanın bir yolu olarak görmüş olabilir.

Perestroyka ve Sovyet Sonrası Geçiş Dönemi (1986 – Ağustos 1992)

Abhazya’da Perestroyka

Aralık 1988’de kurulan Abhazya Halk Forumu Aidgılara(Abhazca’da birleşim demek) kısa sürede Abhaz milliyetçiliğinin kurumsal taşıyıcısı oldu; halbuki içinde sadece Abhaz derneklerini değil, Rus, Ermeni ve diğer etnik grupların da derneklerini içeriyordu. Dernek, yenilenen Sovyet federasyonu içinde Gürcistan’dan bağımsız bir Abhazya Cumhuriyeti kurulmasını amaçlıyordu. Bu amaç, Sovyetler Birliği’nden bağımsız ve Abhazya’yı da kapsayan bir Gürcistan kurulmasını hedefleyen bütün Gürcü milliyetçisi partilerin amacıyla çatışıyordu.

18 Mart 1989’da, Abhaz hükümet yetkililerinin desteğiyle, Aidgılara ilk büyük halka açık toplantısını Lıhnı’da, Abhazların kutsal toplantı yerinde gerçekleştirdi. Bir hafta sonra, 25 Mart’ta, Gürcü milliyetçisi dernekler de Lıhnı’ya karşı bir cevap olarak Sohum’da toplandı. Bir tarafın gerçekleştirdiği toplantı diğer tarafı karşı-toplantı yapmak için kışkırtıyordu. Abhazya’daki oldukça gergin ancak şiddet içermeyen karşılaşma Gürcistan’da milliyetçiliğin yükselmesine neden olan faktörlerden biri oldu. 9 Nisan’da Tiflis’te miting yapan Gürcü milliyetçilerinin isteklerinden biri de Abhazya’nın Gürcistan içerisinde kalmasıydı.

Taraflar arasındaki gerginliğin şiddete dönüşmeden uzun süre bu yoğunlukta devam etmesi beklenemezdi. İlk çatışmalar 28 Mart’ta Gagra’da küçük Gürcü ve Abhaz grupları arasında gerçekleşti (Lezhava 1997, s. 247). Büyük çapta şiddetin ortaya çıkması ise Temmuz ortasını bulacaktı.

Temmuz 1989 Olayları

15 Temmuz’da Sohum’da olaylar patlak verdi. Çatışmaları tetikleyen; Gürcü, Abhaz ve Rus bölümlerinden oluşan Abhaz Devlet Üniversite’sinin Gürcü bölümünün Tiflis Devlet Üniversite’sine bağlanıp bağlanmamasıyla ilgili tartışmalardı. İlk bakışta bu sorun önemsiz olarak algılanabilirdi, çünkü bu karar üç dilden herhangi birinde eğitim verilmesini engellemiyordu. Birçok Abhaz ise yeni oluşturulacak Gürcü enstitüsünün Abhaz Devlet Üniversitesi’nin bütçesini azaltacağına ve bunun sonucu olarak üniversitenin kapanmasına neden olacağına inanıyordu. Medyada, özellikle de televizyonda geçen haberler çatışmayı daha da genişletmiş olabilir(Lezhava 1997, s. 286).

Olaylar Tiflis Devlet Üniversitesi’ne giriş sınavlarının yapıldığı binayı basan Abhaz protestocuların Gürcüler tarafından saldırıya uğramasıyla başladı. Bu bölgede çatışmalar silah içermiyordu. Ancak, saldırı haberinin yakındaki mahallelere yayılması ve insanların bölgeye gelmesiyle, ucu sivriltilmiş tahta sopalar gibi silahlar kullanılmaya başlandı. Haberler Gürcistan’a ulaştıktan sonra milliyetçi Gürcü milisleri Abhazya’ya geçmeye başladı. Yerel topluluk arasında anlık olarak ortaya çıkan kavgalar çoğunluğu Gürcistan’dan gelen silahlı Gürcü güçlerinin silahsız Abhazlara karşı gerçekleştirdiği sistematik bir pogrom(3) halini aldı. Gürcülere ateşli silahlar dağıtılırken, Abhazlar otobüslerden indirilip darp edildi ya da öldürüldü. Çok sayıda kişi öldükten ve yaralandıktan sonra Rusya merkez Sovyeti’nden gönderilen İçişleri Bakanlığı birlikleri Abhazya’ya daha fazla Gürcünün geçmesini engelleyerek düzeni sağlamayı başardı. Aidgılara, yaşanan olayları Abhaz toplumunu yok etmek için planlanmış bir eylem olarak duyurdu(Lezhava 1997, s. 283).


(3): Pogrom veyahut kıyın; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle evleri, iş yerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek veya öldürmekten oluşur.

Ağustos 1989 – Aralık 1991

Temmuz 1989’daki travmatik olaylardan sonra, var olan çatışmalar şiddet içermeyen siyasi gerginliklere dönüştü. 25 Ağustos’ta Abhazya Yüksek Sovyeti bağımsızlık deklarasyonu yayınladı, bir gün sonra Gürcistan Yüksek Sovyeti bunun geçersiz olduğunu ilan etti. Deklarasyon Abhaz parlamentosunda yükselen etnopolitik ayrışmanın dönüm noktası oldu, ve 31 Ağustos’ta çoğunluğu Gürcü olan muhalif milletvekilleri Tiflis Subtropikal Tarım Enstitüsü’nde toplanarak kendilerini Abhazya’nın gerçek Yüksek Sovyeti ilan ettiler. Bundan sonra biri Sohum’da diğeri Tiflis’te bulunan bu iki ayrık yapı, aynı makamda hak iddia edecekti.

Bu dönemde meydana gelen Kafkas Dağlı Halkları Konfederasyonu da diğer bir önemli gelişmeydi. Aidgılara Kuzey Kafkasya’da yer almayan tek üye dernek olsa da, konfederasyon merkezini Sohum’da kurarak ilk kongresini 26 Ağustos’ta burada gerçekleştirdi. Kongre, Abhaz bağımsızlık mücadelesiyle dayanışma içinde olacağını bildiren bir duyuru yayınladı. Destekçileri, konfederasyonu 1917-1920’de var olan Dağlı Cumhuriyeti’nin olası bir ardılı olarak görüyorlardı. Abhazya böyle bir devlet için hayati öneme sahipti çünkü onun denize açılan tek kapısı olacaktı. Abhaz bağımsızlık hareketi için ise konfederasyon üyeliği Gürcistan’dan ayrı bir geleceği ve Kuzey Kafkasya’daki etnokültürel soydaşlarıyla yenilenmiş bir topluluk oluşturma imkanını sağlıyordu. Bunun yanı sıra, konfederasyon Abhazya’ya Gürcistan’la olası bir savaş halinde destek verebilirdi (ve savaş başlayınca da bu destek gelecekti). Kongreye ev sahipliği yaparak Tiflis’e dışardan destek aldığını gösteren Aidgılara, Gürcü işgalini önlemeyi umuyordu.

14 Kasım 1990’da, Gürcü milliyetçisi Zviad Gamsakhurdia Gürcistan Yüksek Sovyeti başkanı oldu (bundan altı ay sonra da Gürcistan Cumhurbaşkanı olarak seçilecekti). Aralık 1990’da ise Abhazya Yüksek Sovyeti Başkanlığı’na Vladislav Ardzınba seçildi. 1991’in Ekim ve Aralık ayları arasında Abhazya Yüksek Sovyeti seçimi birkaç aşamada gerçekleşti. Gamsakhurdia ve Ardzinba bu seçimlerde kullanılacak yöntemde anlaşmaya vardılar, anlaşmaya göre her seçim bölgesi belli bir etnik grubun adayına ayrılmıştı. Buna göre; 28 bölgede sadece Abhazlar, 26 bölgede Gürcüler, geri kalan 11 bölgede de diğer etnik gruplar (Rus,Ermeni vs.) seçilebilecekti. Seçenekleri daraltan bu sistem çatışmanın iki tarafı için de kabul edilebilirdi, çünkü iki taraf da üçüncül etnik gruplarla anlaşarak çoğunluğu ele geçirebileceğini düşünmüştü(Lezhava 1997, s. 328).

Abhaz tarafı beklentilerinde haklı çıktı. Diğer etnik grupların milletvekillerinden pek azı Gürcüler’den taraf oldu, çoğunluğu Abhazları destekledi. Bu yönelimi etkileyen faktörlerden biri Abhazya’daki üçüncül grupların çok azının Gürcüce bilmesi ya da öğrenmek istemesiydi, bu yüzden Gürcüce’nin tek resmi dil olarak kabul edildiği bir Gürcü devletinde yer almak istemediler. Abhazca da bilmiyorlardı, ancak çoğunluğun ortak olarak kullandığı Rusça bağımsız bir Abhazya’da eskiden sahip olduğu konumunu büyük olasılıkla koruyacaktı.

Savaştan Önceki Son Aylar

Sovyetler Birliği 1991’in sonunda resmi olarak dağıldı. Bu olay Gürcü-Abhaz çatışmasını savaş öncesindeki son durumuna sürükledi.

Yasal olarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan boşluğu doldurma mücadelesi vardı. Bu rekabet Tiflis ve Sohum meclisleri arasında “anayasa savaşı” şeklini aldı. Şubat 1992’de, Gürcistan Yüksek Sovyeti bağımsız Gürcü Cumhuriyeti’nin 1921’de kabul ettiği anayasayı yeniden yürürlüğe koyma kararı aldı. Buna cevap olarak, Sohum’daki Abhazya Yüksek Sovyeti 23 Temmuz’da Abhaz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 1925’te kabul ettiği anayasayı yürürlüğe koydu. Bu adımlar iki tarafın da siyasete tamamen resmi bir bakış açısıyla yaklaştığını, 1920ler’den bu yana olan değişmeleri dikkate almadığını gösteriyordu. Yürürlüğe sokulan anayasalar iki tarafın da kabul edebileceği türden değildi: 1921’deki Gürcü anayasası Abhazya’nın özerkliğine çok muğlak bir şekilde izin veriyordu, 1925 Abhaz anayasası ise Abhazya’nın bağımsız bir Sovyetler Birliği Cumhuriyeti olduğunu onaylıyordu.

Aynı zamanda, Abhaz topraklarında bulunan eski Sovyet “güç yapıları”nı kontrol etmeye yönelik daha somut mücadeleler de oluyordu. Abhaz ekonomik enstitülerinin Gürcü muadillerinden ayrılması 1991’in son aylarına doğru başlamıştı. Örneğin; 30 ağustos 1991’de Abhazya Yüksek Sovyeti Gürcistan Cumhuriyeti’nin bankacılıkla ilgili yasalarının Abhazya’da geçerli olmayacağı kararını aldı, aynı yılın ekim ayında ise kendi kontrolü altında olan bir gümrük servisiyle Cumhuriyetlerarası Ekonomik Bağlantılar Komitesi kurdu. Bu süreç Sovyetler Birliği’nin resmi olarak dağılmasından sonra ordu ve güvenlik konularını da kapsamaya başladı. 29 Aralık 1991’de, Abhazya Yüksek Sovyeti Abhazya’da bulunan bütün eski Sovyet askeri güçlerinin üzerinde hak iddia etmesini sağlayan yasa tasarısını meclisten geçirdi. Şubat 1992’de, Abhazya’da vatandaşlık kayıtlarının yapılması için bir komisyon kuruldu ve Gürcistan’ın diğer bölgelerinden Abhazya’ya insan göçünü engelleyen sınırlamalar getirildi. 5 Mart 1992’de, Güvenlik Komitesi ve Devlet Mülkiyet Komitesi gibi devletin diğer makamlarını Abhazya Yüksek Sovyeti’ne bağlayan bir yasa kabul edildi (Zhorzholiani 1994, s. 37). Bu değişikliklere karşılık gelecek kurumsal bir yapı oluşturuldu, Sovyet dönemindeki karşılığı baz alınarak yeni bir zorunlu askeri hizmet sistemi yürürlüğe sokuldu. Bütün bunlar kayda değer bir askeri güç elde etmek için Ardzınba hükümetinin harcadığı eforlardı (Chervonnaya 1995, s. 75-84).

Böylece, Sovyet sonrası dönemin ilk birkaç ayında Abhazya’nın Gürcistan’dan ayrılması sözde deklarasyonların ötesine geçerek somutlaşmaya başladı. Bu süreç oldukça sorunsuz bir şekilde ilerledi, Gürcü ve Abhaz polis memurları arasında geçen birkaç küçük çatışma dışında bir şey olmadı.

Aynı dönemde Gamsakhurdia yanlıları ve destekçileri arasında geçen Gürcü İç Savaşı’nın da gerçekleştiğini hatırlatmak gerekir(Aralık 1991 – Ocak 1992). Tiflis’te güç sonradan Devlet Konseyi olarak kurulacak olan Askeri Konsey tarafından ele geçirilmişti, bu konsey Mart 1992’de Şevardnadze’yi konseye başkanlık etmesi için Gürcistan’a davet etmişti. Gürcü İç Savaşı yeni hükümet ve Batı Gürcistan’ın Megrelya bölgesinde bulunan “Zviadista” gerillaları arasındaki çatışmalarla devam etti. Abhazya işgal edilirken bu çatışmalar hâlâ sürüyordu.

Savaş önlenebilir miydi?

Eğer Abhazya’daki savaş öncesi duruma ilişkin bu analiz doğru ise, Rusya veya Batı önleyici yaklaşımlı bir diplomasi ile bu savaşı engelleyebilirdi. Müzakereler için başlangıç noktası eş zamanlı olarak Abhazya’nın 1925 anayasasına ve Gürcistan’ın ise 1921 anayasasına dönüşünün ertelenmesi olabilirdi.

Rusya’nın Gürcü-Abhaz çatışmasına savaş öncesi diplomatik olarak müdahil olmadığı görülürken, savaşın çıkmasına takiben hemen müdahale ettiği görülmektedir. 3 Eylül’de, savaşın başlamasından üç haftadan az bir süre sonra, Başkan Yeltsin Moskova’da Şevardnadze ve Ardzınba arasında Kuzey Kafkasyalı cumhuriyetlerin, bölgelerin ve liderlerin de katılımıyla bir müzakere toplantısı organize etmiştir. Yeltsin, Kuzey Kafkasyalı liderler tarafından desteklenen bu toplantıda, kendisinin taraflar üzerinde, özellikle de Ardzınba üzerinde güçlü bir baskı uygulamak istediğini göstermiştir. Bu durum, Rus hükümetinin Abhazya’da savaşın başlamak üzere olduğunun farkında olsaydı bunu önlemeye çalışacağını göstermektedir. Öte tarafta, Yeltsin’in Gürcü işgalini önceden bildiğine hatta bunun gerçekleşmesine izin verdiğine dair bazı emareler vardır.

Gürcü - Abhaz Çatışmasının Kökeni
 Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Gürcistan Yönetim Konseyi lideri Eduard Şevardnadze’yi Soçi Dagomys’de ağırlıyor. (24 Haziran 1992)

Hepsinden etkilisi Batılıların Gürcistan’la ve Rusya’nın Abhazya’yla diplomatik ilişkisinde öncelikli sorumluluğu alarak Birleşik Devletlerin veya Avrupalı müttefiklerinin, veya Batı-Rus ortak girişiminin, zamanında inisiyatif alması olabilirdi. Şevardnadze’nin 1992 başlarında Devlet Konseyi’ne başkanlık etmesi için Gürcistan’a davet edilmesinin ana sebeplerinden birisi, onun Batı’da olumlu bir imaja sahip olmasıydı: önemli miktarda politik, ekonomik ve insani yardımı çekebileceği umuluyordu(ve öyle de yaptı). Bu, Batı ülkelerine Gürcü liderliğinin kararlarını etkilemek için güçlü araçlar sağladı. Gürcistan’ın tanınması ve IMF, Dünya Bankası ve BM’ye üyeliklerinin ön koşulsuz kabul edilmesi fırsatını boşa harcadılar.

Ne Rusya’nın ne de Batı’nın, SSCB’nin dağılmasıyla savaşın ortaya çıkması arasındaki kritik önemdeki 8 ay boyunca önleyici diplomasi girişimlerinin yokluğunu, Gürcü-Abhaz sorununa önem vermemeleri dışında herhangi başka bir nedenle açıklamaya çalışmak zordur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının, hali hazırdaki gergin durumdaki politikayı, istikrarı bozucu bir güçlü etkisi olacağı tahmin edilebilirdi. Muhtemelen Rus ve Batılı diplomatlar ve politikacılar o dönem için pek çok sorunun yükünden muzdariptiler. Abhazya, Sovyetler Birliği’nden kalma, acil olarak önleyici adımların atılması gereken bir düzine soruna sahip olan noktalardan birisiydi ve uluslararası güvenlik noktasından bakıldığında(örneğin Kırım veya Baltık’la kıyaslanırsa) hiçbir şekilde en önemli konu değildi.

Niçin Şevardnadze, neden Gamsahurdiya değil?

Abhazya’nın işgalinin “aşırı milliyetçi” Gamsahurdiya’nın değil de “liberal” Şevardnadze himayesinde gerçekleşmesi anormal görünebilir. Eğer Gamsahurdiya “bile” Ardzınba ve politikacılar ile karşılıklı çözüme ulaşabildiyse, o zaman niçin soğuk savaşı tehlikesiz bir sona ulaştırmasındaki rolü ile tanınan eski Sovyet dışişleri bakanının kabiliyetleri buna yetmedi?

Şevardnadze’nin Tiflis’e Mart 1992’de dönmesi sırasında Abhazya’daki siyasi durumun Gürcülerin bakış açısına göre Gamsahurdiya döneminden çok daha kötü olması, cevabın büyük bir kısmını oluşturuyordu. Özellikle, ayrılıkçı rejim o zamana kadar askeri kapasite elde etme yolundaydı. Şevardnadze’nin “liberalizminin” sınırlarını akılda tutmak gereklidir: etnik azınlıklara nispeten tolerans ve hassas tutum gösterirken ve milliyetçiliğin etnik versiyonundan ziyade sivil versiyonunu savunurken, toprak bütünlüğü söz konusu olduğunda herhangi bir taviz vermeyi hiçbir zaman düşünmedi. Önceki yıllarda bu tehdit sadece potansiyel bir tehditken, 1992’de Abhazya açıkça Gürcistan’ın sözde toprak bütünlüğüne ciddi bir tehlike sergiliyordu.

Gamsahurdiya, Abhazya’ya askeri müdahale ederek iktidarını daha uzun süre sürdürebilir miydi? Kesinlikle evet. Gamsahurdiya, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün etnik azınlıkların yaşadığı Acara, güneydeki Ermeni ve Azeri yerleşimlerinde ve elbette kuzeydeki Abhazya ve Güney Osetya’da risk altında olduğunu görmüştü. Onun birincil önceliği Güney Osetya idi ve aynı anda birden savaşa girmemeye çalışarak mantıklı davranmıştı; bu büyük ölçüde niçin Ardzınba ile anlaşmaya daha istekli olduğunu açıklar. Ancak Abhazya’nın sırası da mutlaka gelecekti.

KAYNAKLAR

Abkhazskie pis’ma 1947-1989 (1994), Sbornik dokumentov, vol. 1 (Akua (Sohum): El-Fa) (Rusça)

Abkhazskii uzel: dokumenty i materialy, no. 2 (1995) (Moskova: TsIMO IEA RAN) (Rusça)

Amkuab, G. and T. Ilarionova (Compilers)(1992), Abkhaziya: khronika neob”yavlennoi voiny (Moskova: yayıncı belirtilmemiş) (Rusça)

Anchabadze, Jurij (1998), History: the modern period, in George Hewitt (ed.)(1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 8) (İngilizce)

Bgazhba, Oleg (1998), History: first-18th centuries, in George Hewitt (ed.)(1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 4) (İngilizce)

Billingsley, Dodge (1998), Military aspects of the war: the battle for Gagra, in George Hewitt (ed.)(1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 9) (İngilizce)

Chervonnaya, Svetlana (1995), Kholodnaya voina: 1990-1992, in Raspyataya Gruziya (St. Petersburg: Pechatnyi dvor, pp. 51-92) (Rusça)

Chirikba, Vjacheslav (1998), Origin of the Abkhazian people, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 2) (İngilizce)

Dzidzariya, G. A. (1975), Makhadzhirstvo i problemy istorii Abkhazii XIX stoletiya (Sohum: Alashara) (Rusça)

Dzidzariya, G. A. (1979), Formirovanie dorevolyutsionnoi abkhazskoi intelligentsii (Sohum: Alashara)

Hewitt, George (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press) (İngilizce)

Hewitt, George and Zaira Khiba (1998), Abkhaz Newspaper Reader (with supplements) (Kensington, MD: Dunwoody Press) (İngilizce)

Krovavyi separatizm: chto proizoshlo v Abkhazii (Tiflis: Samshoblo, 1993)

Lak’oba, S. Z. (1985), Abkhaziya v gody pervoi rossiiskoi revolyutsii (Tiflis: Metsniereba) (Rusça)

Lak’oba, Stanislav (1998), History: 18th century-1917 / History: 1917-1989, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 5 / 6) (İngilizce)

Lezhava, G. P. (1997), Mezhdu Gruziei I Rossiei (Moskova: TsIMO IEA RAN) (Rusça)

Muller, Daniel (1998), Demography, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 15) (İngilizce)

Pachulina, V. P. (1976), Abkhaziya: istoriko-kul’turnyi ocherk (Sohum: Alashara) (Rusça)

Popkov, Viktor (1998), Soviet Abkhazia 1989: a personal account, in George Hewitt (ed.) (1998), The Abkhazians: A Handbook (New York: St. Martin’s Press, chapter 7) (İngilizce)

Shariya, Vitalii (1994), Abkhazskaya tragediya (Soçi: yayıncı belirtilmemiş) (Rusça)

Suny, Ronald Grigor (1994), The Making of the Georgian Nation, 2nd edition (Bloomington, Indiana: Indiana University Press) (İngilizce)

Zhorzholiani, Georgii, Lekishvili, Solomon, Toidze, Levan, and Edisher Khoshtariia-Brosse, Istoricheskie i politiko-pravovye aspekty konflikta v Abkhazii (Tiflis: Samshoblo, 1994) (İngilizce)

Instagram hesabımız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir